19 Nisan 2015 Pazar

HAYAT Hayat istesen de istemesen de çizecek çizgisini yüzüne.Kimi kırık faylar gibi olacak,kimi akarsular gibi dümdüz...Suret yüreğin dışa yansıması bir nevi,yüzün kirlense de Allah suya temizleme özgüsü vermiş temizlersin,sen yüreğini temiz tutmaya bak.Onu kirletirsen eğer,yüreğini de temizleyemezsin o suyla,yüreğinin yansıması olan yüzünü... de...Dudakların öyle kiraz gibi dolgun olmayacak belki ama iki dudağının arasından çıkan sözlerin hep doğru olmalı,doğruluk yaşlanmamalı dilinde,çürümemeli.İlk anne deyişin gibi temiz olmalı son sözlerin de. Hayat istesen de istemesen de çizecek çizgilerini yüzüne evet,ama sen, senden sonrakilere nasıl bir yol çizdin izlemesi için bunu düşün.Eğri mi?Doğru mu?Engebeli yollarda pes etmemesi gerektiğini,engelleri aşmak için destek elinin sevgi olduğunu öğrettin mi gülüşünle? Bir yol düşün şimdi,az ilerde ikiye ayrılıyor.Ve Sen zifir mi zifir günlerde,güneşe hasret,güneşi hiç görmemişken,onu görme hasretiyle tutuşuyorsun.Yolun biri çok engebeli,bir çok engel var önünde ancak sonda görünen dağın arkasında öyle heybetli bir ışık var ki,gözlerini alıyor,bakamıyorsun bile...Diğer yol ise dümdüz,engelsiz,engebesiz...Ve ışık;bu yoldaki engebeler kadar az ve küçük.Sen kolay yolu seçip mumu kendine Güneş edinme,Güneş'in üflendiğinde sönmeyecek kadar güçlü olsun ; rüzgarlara,fırtınalara dayanıklı.Bırak Güneşe giden yol engebeli olsun,sen ona odaklan direk ve sadece inan,inan ki başarının yarısını tamamla.Mum er ya da geç sönecektir,güneş ise kıyamet koptuğunda...

Hiç yorum yok:



Hintli bir yaşlı usta, çırağının herşeyden sürekli şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi. Yaşamındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi.
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
"Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "Acı" diye yanıt verdi.
Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerideki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.
Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
"Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye yanıt verdi genç çırak.
"Tuzun tadını aldın mı?" diye soran yaşlı adamı, "Hayır" diye yanıtladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi:
"Yaşamdaki acılar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok. Acının miktarı hep aynıdır. Ancak bu acının acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır. Acın olduğunda yapman gereken tek şey, acı veren şeyle ilgili duygularını genişletmektir. Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
back to top