19 Nisan 2015 Pazar

Namazlarda Rekat Tahsisi Namazlarda, iki rek’at, dört rek’at diye tayin etmemeli. Cenâb-ı Hakk’ın kaç rek’at mükâfat vereceği belli olmaz. İki rek’ata iki bin rek’at, dört rek’ata dört bin rek’at ve daha fazla sevabı verebilir.“......sht...ks.

Hiç yorum yok:


Mehdi
Hz. Mehdî (aleyhirrıdvân) hakkında vâki hadîs-i şeriflerde, Fahr-i Âlem (sall’allâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz‘den sırran haber sâdır olmuştur; ancak, anahtarı kimde ise o açar ve işin hakikatini o anlar, başkası anlayamaz. Herkes anlasa sır zâhir olur. Usûle muhâlif gelir. Yani zamanın sâhibi, Resûlullah’ın vârisi perdeyi kime açarsa, ancak o anlar. Nüzûl-i Îsâaleyhisselâm’daki sır da böyle. Allah dostlarının rütbesindeki büyüklükleri nisbetinde halleri ve sırları kapalıdır.“
„Mehdî bizim usûlumuz üzere gelecek, şimdi o devirdeyiz.“...sht..ks.

Kiracı ve Oturduğu Ev
„Kiradaki bir adam, evden çıkarken kırığına-çıkığına bakmalı. Badanasını, şusunu-busunu tamamlamalı. Silip süpürüp öyle teslim etmelidir. Bu, usûl-i şer’îden ve kemâlât-ı insaniyyedendir. Böyle yapmayanlar, ev-yurt sahibi olamazlar. Daima perişan olurlar......sht.ks.

İmamlık: „Fâsık ve fâcirin fıskı, itikadda değil de amelde ise, imâmeti câizdir, zira mihrabın kerâmetiyle, günahları üzerinden alınır. Tekrar günah işlemedikçe iâde edilmez. Eğer tekrar işlerse, merkebin semeri gibi diğer günahları ile birlikte bindirilir.
Fıskı, itikadda ise imâmeti câiz olmaz. Bozuk makineden düzgün kumaş çıkmaz.......sht..ks..

İhlâs Sûresini Çok Okumak: Her gün hakk-ı Kur’ân (Kur’ân-ı Kerim’in günlük hakkı) 200 âyettir; elli İhlâs-ı Şerif okunursa, Kur’ân-ı Kerim’in hakkı ödenmiş olur. Buna riâyet eden, bu vesîle ile dünyada hiç bir sıkıntı görmez, rızkı da geniş olur.......sht...ks.

*** Her Şeyi Takdir Eden de Yol Gösteren de O’dur
Cenâb-ı Mevlâ’yı zü’l-Celâl ve’l-Kemâl Hazretleri, Kur’ân-ı Kerîm’de, bizlere zâtını anlatırken,«O, takdir eden ve yol gösterendir.»(Sûre-i A’lâ, 1-3) buyuruyor.“
Abdülvehhâb-i Şa’rânî hazretleri, Nil kenarında bu ayet-i celilenin tefsirini yazmak için düşünürken bakmış ki, bir zehirli böcek sür’atle Nil’e doğru gidiyor. Arkasını tâkip etmiş. Böcek, su üzerindeki kaplumbağanın sırtına binip karşı tarafa geçmiş. Sonra öteden koşup gelen bir yılanın boynuna atlayıp onu sokmuş. Yılan çaresiz çabalanırken oradaki ağacın altında yatmakta olan adam uyanmış. O sırada yılan da ölmüş. Dehşet ve hayret içinde kalan o adam, Şa’rânî Hazretleri hâdiseyi nakledince, Mevla‘ya karşı vazifesinde kusurlu olduğunu itiraf etmiş. Şa’rânî Hazretleri de Allâhü zû’l-Celâl ve’l-Kemâl Hazretleri’nin nasıl takdir edip de hidâyet ettiğini gördükten sonra tekrar düşünüp, “Vallâhi ente kadderte ve hedeyte”(Vallâhi, sen takdir ettin ve sen yol gösterdin) deyip tefsirini yazmaya başlamış.“
Bu âyet-i kerîmenin tefsirinde, Fahreddîn-i Râzî hazretleri şu açıklamada bulunuyor:
Âyetteki “kaddera” kelimesi, hem zâtları hem de sıfatları açısından bütün mahlûkâtı içine alıp her birinin kendilerine göre olduklarını ifâde eder. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk, gökleri, yıldızları, dört ana unsuru, madenleri, bitkileri, hayvanları ve insanları, belli bir yapıda, kütlede, cüssede ve büyüklükte takdir etmiştir. Yine her birisi için, bilinen bir müddet bekâ tayin etmiş; çeşitli sıfatlar, renkler, tadlar, kokular, yükseklikler, alçaklıklar, güzellikler, çirkinlikler, saâdetler, şakâvetler, hidâyetler ve dalâletler gibi şeyler takdir etmiştir. Nitekim bir başka âyet-i celîlede, «Her şeyin bizim nezdimizde hazîneleri vardır ve biz her şeyi, belli bir ölçü (miktar) ile indiririz.»(Sûre-i Hicr, 21) buyurmuştur.“


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
back to top