19 Nisan 2015 Pazar

KAPI CALAR... Sabahin erken saatlerinde. Acarsiniz. Sutcunuzdur gelen. Sutcunun litreliginden kabiniza dokulen beyazlikta sabahin guzelligine kavusursunuz. Gozunuzde piril piril bir sabah kahvaltisi canlanir. icinizden "Bugun kahvaltiyi bahcede yapalim" diye gecirirsiniz.

Hiç yorum yok:


KAPI CALAR...
Gelen postacidir. Kucaginda buyukce bir paket. Uzattigi kagida imza atarsiniz. Daha onceden ismarladiginiz kitaplara kavusmanin sevincini yasarsiniz. Zaten tatilde oldugunuzdan bu kitaplara cok ihtiyaciniz vardir. "Artik canim sikilmayacak " deyip keyiflenirsiniz. En cok merak ettiginizi alip sezlonga uzanirsiniz.
KAPI CALAR...
Kapiya kosarsiniz. Yillardir gormediginiz bir dost gelmistir. Sevinirsiniz. Sohbetleriniz saatler boyu hatta butun gun surer. "Yasamak ne guzel" dersiniz icinizden. Hele boyle dostlar varken.
KAPI CALAR...
Durbunden bakarsiniz. Kimseyi goremezsiniz. Donup yeniden koltuga gomulursunuz. Bir daha calar. Bakarsiniz, yine kimse yok. Tam o sirada bir daha calinca kapiyi acarsiniz. Komsunuzun oglu, elindeki sopayla zile uzanmakta. Meger tuzlari bitmis. iceriden tuz getirirken kendi kendinize soylenirsiniz. "Elbette goremem. Keratanin boyu bir metre." Bu kucuk hadise neselendiriverir ortaligi.
KAPI CALAR...
Dusup bayilacak kadar sasirirsiniz. Askerdeki oglunuz haber vermeden izne cikmistir. "Oglum benim" diye hasretle kucaklarken goz yaslarinizi zaptedemezsiniz. Mutlulugunuz oglunuzun izni kadar uzar...
Kapinin her calisinda sanki mutluluga kosmaktasiniz. Huzur tuter gozlerinizden. Her sessizlikte kulaklariniz zil sesi arar...
Ve kapi calmaz...
O gun en buyuk misafiriniz gelir. Adeta kapiyi kirmistir. Alip gider sizi, sasirirsiniz. "Niye haber vermedi?" diye icinizden gecirirken; "Dogdugundan beri zile basmaktayim" der.
Bir seyler soylemek istersiniz o an. Ama o andan sonra diliniz donmez.
Olum sessiz sedasiz gelivermistir...
Alıntı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
back to top